Sükna hakkı, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş şahsi bir irtifak hakkıdır ve bir kimseye başkasına ait bir taşınmaz üzerinde barınma, yani oturma imkânı sağlar. Bu hak, özellikle aile bireylerinin barınma ihtiyacını güvence altına almak amacıyla tanınmıştır. Sükna hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır; yani hak sahibinin şahsına özgüdür ve başkasına devredilemez. Bu özellik, sükna hakkını diğer irtifak haklarından ayıran temel unsurlardan biridir. Hak sahibi, taşınmazı yalnızca barınma amacıyla kullanabilir, ticari veya başka bir amaçla değerlendiremez.
Sükna hakkı tapu kütüğüne işlenmesiyle birlikte doğrudan üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir hale gelir. Bu hak, genellikle aile bireylerinin barınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere eş veya çocuklar lehine tesis edilir. Örneğin, anne veya babanın, çocuklarının yaşamını güvence altına almak için kendi mülkü üzerinde onlara sükna hakkı tanıması mümkündür. Böylece, hak sahibi kişi yaşamını güvenle sürdürebilecek bir barınma hakkına sahip olur.
Sükna Hakkı Hangi Durumlarda Doğar Ve Kimlere Tanınır?
Sükna hakkı, çoğunlukla aile bireyleri arasında miras veya bağış yoluyla gündeme gelir. Özellikle eşlerden birinin diğerine sağladığı barınma garantisi ya da anne-babanın çocukları için oluşturduğu güvence, sükna hakkının doğmasına neden olabilir. Bunun dışında, mahkeme kararıyla da belirli durumlarda sükna hakkı tanınabilmektedir. Örneğin, boşanma davası sonrasında çocukların barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla hâkimin kararıyla bir tarafa sükna hakkı tanınabilir.
Hak, kişiye sıkı sıkıya bağlı olduğundan sadece lehine tesis edilen kişi tarafından kullanılabilir. Bu nedenle, genellikle aile hukuku çerçevesinde eşler, çocuklar veya yakın akrabalar yararına tesis edilir. Ancak taraflar arasında yapılan resmi bir sözleşme veya vasiyetname ile de sükna hakkı doğabilir. Dolayısıyla, sükna hakkı çoğunlukla aile bağlarının güçlü olduğu ve tarafların karşılıklı güven ilişkisi içinde bulunduğu durumlarda ortaya çıkar.
Sükna Hakkı İle Oturma Hakkı Arasında Fark Var Mıdır?
Sükna hakkı ile oturma hakkı (oturma hakkı da Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen bir irtifak hakkıdır) zaman zaman birbirine karıştırılsa da aralarında önemli farklar vardır. Sükna hakkı yalnızca bir kimseye başkasına ait taşınmaz üzerinde barınma hakkı tanırken, oturma hakkı daha geniş bir kullanım alanı sunar. Oturma hakkı, hak sahibine yalnızca barınma değil, taşınmazı ailesiyle birlikte kullanma, hatta bazı durumlarda kiracıyı barındırma imkânı da tanıyabilir.
Bir diğer önemli fark, sükna hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Bu nedenle devredilemez, miras yoluyla başkasına geçmez ve yalnızca hak sahibi tarafından kullanılabilir. Oysa oturma hakkı, daha esnek bir yapıya sahiptir ve hak sahibinin ailesiyle birlikte kullanımına izin verir. Ayrıca oturma hakkı, sükna hakkına göre taşınmaz üzerinde daha geniş tasarruf yetkisi sunar. Bu nedenle uygulamada hakların kapsamı belirlenirken dikkatli bir ayrım yapılmalıdır.
Sükna Hakkı Miras Yoluyla Devredilebilir Mi?
Sükna hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için miras yoluyla devri mümkün değildir. Hak sahibinin ölümüyle birlikte bu hak kendiliğinden sona erer. Çünkü bu hak, doğrudan kişinin barınma ihtiyacını karşılamayı hedefler ve kişisel niteliktedir. Mirasçılar, hak sahibinin ölümü sonrasında bu haktan yararlanamazlar. Bu durum, sükna hakkını intifa veya oturma gibi diğer irtifak haklarından ayıran en önemli özelliklerden biridir.
Ancak bazı durumlarda miras bırakan kişi, vasiyetname veya miras sözleşmesi ile başka bir mirasçı lehine doğrudan yeni bir sükna hakkı tesis edebilir. Bu, mevcut sükna hakkının devri değil, yeni bir hakkın doğması anlamına gelir. Dolayısıyla miras yoluyla doğrudan geçiş söz konusu olmasa da, miras bırakanın iradesi doğrultusunda hak yeniden tesis edilebilir. Böylece aile bireylerinin barınma ihtiyaçları korunmuş olur.
Sükna Hakkı Ne Kadar Süreyle Kullanılabilir?
Sükna hakkının süresi, tesis edilme şekline bağlıdır. Eğer bu hak belirli bir süre için tanınmışsa, o sürenin sonunda kendiliğinden sona erer. Ancak süre belirtilmemişse, hak sahibinin yaşamı boyunca devam eder. Dolayısıyla genellikle sükna hakkı, kişisel nitelikte olduğu için hak sahibinin ömrüyle sınırlı bir süreye sahiptir.
Sükna hakkı sona erdiğinde taşınmaz maliki taşınmaz üzerindeki tam tasarruf yetkisine yeniden kavuşur. Hak sona erdiğinde herhangi bir tazminat ya da ek ödeme söz konusu olmaz. Uygulamada genellikle aile bireyleri lehine tesis edilen sükna hakkı, hak sahibinin yaşam süresi boyunca güvence sağlayan bir barınma hakkı işlevi görür. Bu da hakkın sosyal boyutunu ve aile yaşamı üzerindeki önemini ortaya koyar.
Sükna Hakkı Hangi Şartlarda Sona Erer?
Sükna hakkı, hak sahibinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. Bunun dışında, taraflar arasında belirlenen sürenin dolması, hakkın resmi olarak terkin edilmesi ya da taşınmazın tamamen yok olması da sükna hakkını sona erdiren nedenler arasında yer alır. Ayrıca hak sahibinin hakkından feragat etmesi de sükna hakkının sonlanmasına yol açabilir.
Bazen sükna hakkı, tarafların anlaşmasıyla da sona erdirilebilir. Örneğin, hak sahibi ve taşınmaz maliki arasında yapılan yeni bir anlaşma ile hak tapudan terkin edilebilir. Bunun dışında, hakkın kötüye kullanılması ya da amacına aykırı şekilde kullanılması durumunda malik, mahkeme kararıyla sükna hakkının kaldırılmasını talep edebilir. Bu yönüyle sükna hakkı, yalnızca kişinin barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğundan, kullanım amacı dışına çıkıldığında ortadan kaldırılabilir.
Sükna Hakkı İle İntifa Hakkı Arasındaki Farklar Nelerdir?
Sükna hakkı ile intifa hakkı her ne kadar benzer görünse de, nitelikleri bakımından farklıdır. Sükna hakkı yalnızca barınma ihtiyacına yönelik olup hak sahibine sınırlı bir kullanım alanı sağlar. Hak sahibi, taşınmazı satamaz, kiraya veremez ya da ekonomik bir kazanç elde edecek şekilde kullanamaz. Buna karşın intifa hakkı, hak sahibine taşınmazdan tam yararlanma yetkisi tanır. Yani hak sahibi taşınmazı kullanabilir, kiraya verebilir ve gelir elde edebilir.
Bir diğer fark, süre yönünden ortaya çıkar. Sükna hakkı genellikle hak sahibinin ömrüyle sınırlıyken, intifa hakkı belirli sürelerle de kurulabilir. Ayrıca intifa hakkı daha geniş bir koruma alanı sunarken, sükna hakkı yalnızca kişisel barınma ihtiyacına yöneliktir. Bu nedenle intifa hakkı malikin yetkilerini büyük ölçüde sınırlandırırken, sükna hakkı daha dar bir sınırlama getirir. Uygulamada bu farkların net şekilde bilinmesi, tarafların hak ve yükümlülüklerinin doğru anlaşılabilmesi için büyük önem taşır.
Bu ve benzeri konularda desteğe ihtiyacınız olursa Eskişehir Kira Avukatı Seda Sarı ile iletişime geçebilirsiniz.
Comments are closed