Sarıhan Hukuk ve Danışmanlık 2023 yılında avukat Seda Sarı tarafından Eskişehir’de kurulmuştur. Dinamik kadrosuyla müvekkillere hızlı ve etkin bir hizmet vermektedir. Ulusal ve uluslararası alanda hukukun birçok dalında hizmet vermekte olan Sarıhan Hukuk Eskişehir Odunpazarı’nda bulmaktadır.

Velayet Davaları

VELAYET DAVALARI, çocukların menfaatlerinin korunmasına hizmet eden hak ve yükümlülüklerin toplamıdır.

Kanun, anne ve babalara, çocuklarına ve çocuklarının mallarına özen gösterme ve onları temsil etme konusunda yükümlülük yüklemiş, bu ödevlerin yerine getirilebilmesi için birtakım haklar vermiştir. İşte bu ödev ve hakların bütünü velayet demektir.

Türk Medeni Kanunu md. 336/ 1 hükmü, evlilik birliği sürdüğü müddetçe anne ve babanın velayeti beraber kullanacaklarını öngörmüştür. Anne ve baba evli olduğu sürece ortak velayet söz konusudur. Anne ve baba birlikte yaşamıyor ancak evliler ise velayet hakim tarafından geçici olarak eşlerden birine verilir. Eğer eşlerden biri ölmüşse, sağ kalan eş velayeti alır.

Boşanmada çocuk kendisine bırakılan taraf velayeti alır. Ancak son yıllarda anlaşmalı boşanma halinde veya yabancılık unsuru içeren boşanmalarda da ortak velayet söz konusu olabilmektedir.

Türk Medeni Kanunu md. 340 hükmü uyarınca anne ve baba, çocuğu imkanları ölçüsünde eğitmekle, onun bedensel, ruhsal, zihinsel, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlamakla yükümlüdür. Anne ve baba, özellikle bedensel ve zihinsel engeli olan çocuklara yeteneklerine uygun şekilde genel ve mesleki eğitim sağlamalıdır.

Velayet Davalarında Eşlerin Evli Olmamaları, Boşanmaları Halinde Velayet

Anne ve babanın evli olmamaları halinde velayetin kime verileceği Türk Medeni Kanunu md. 337 hükmünde öngörülmüştür. Bu hüküm uyarınca anne ve baba evli değilse velayet hakkı annenindir.

Evlilik devam ederken birlikte kullanılan velayet hakkı kural olarak boşanmada taraflardan birine verilir. Öncelikle boşanma davası sırasında çocuğun velayeti tedbiren taraflardan birine verilir, daha sonra boşanma kararı ile birlikte hakim çocuğun velayetini taraflardan birine verir. Boşanma sebebi, velayetin hangi tarafa verileceği ile yakından ilgili değildir.

Tarafların Boşanmaları Durumunda Velayet

Velayetin anneye, babaya ya da her ikisine verilmesi noktasında hakimin oldukça geniş bir takdir yetkisi vardır. Hakim gerekli incelemeyi yaparak, çocuğun bedensel, duygusal ve zihinsel yararlarını daha iyi gözetecek ve çocuğu daha iyi yetiştirecek tarafı belirler. Velayetin kime verileceğinin belirlenmesi aşamasında hakimin dikkate alacağı en önemli ölçüt çocuğun üstün yararıdır. Velayet, her somut vakada çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek karar verilmesi gereken bir konudur.

Yaşı küçük olan çocuklar ve anne şefkat ve bakımına muhtaç olan çocukların velayeti anneye verilir. Velayetin üstlenilmesinde engel bir durum olmadığı anlaşıldığı sürece, çocuk beyanında da baba ile yaşama arzusu yoksa, çoğunlukla velayet anneye verilir.

Velayet Davalarında Velayet sahibi annenin (veya babanın) yeniden evlenmesi, tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmez.

Annenin ergin olmaması, ölmesi veya velayetin ondan alınmış olması durumlarında, hakim velayeti çocukla arasında soy bağı kurulmuş olması ve çocuğun menfaatine uygun olması durumunda babaya verilebileceği gibi, vasi de tayin edilebilir.

Hakim velayet davalarında ilk kriter olarak çocuğun üstün yararını gözetmelidir. Çocuğun üstün yararı, çocuğun bedensel, zihinsel, sosyal, ahlaki, duygusal ve hukuki bakımdan sağlıklı yetişmesi için en uygun kararı alabilmek adına her durum ve şarta göre ayrı değerlendirilmelidir.

Yargıtay birçok kararında çocuğun yararı ilkesini vurgulamıştır. Örneğin bir kararında “… çocuğun üstün yararını çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır.” Şeklinde açıklamıştır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Dolayısıyla idrak yaşındaki çocuklara hangi ebeveyni ile  birlikte yaşamak istediği sorulmalıdır.

Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre 8 yaşındaki çocuk idrak çağında kabul edilir; 8 yaş ve üzerindeki çocuklara velayetinin kime verilmesini istedikleri sorulmak zorundadır.

Dolayısıyla, aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenip, ebeveyn ve ortak çocuk ile görüşülmek suretiyle çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği ve velâyet hakkındaki görüşünün anılan uzmanlar tarafından alınması gerekir.

Velayet Davalarında Hakim Takdir Yetkisi Kapsamında Velayeti Hangi Tarafta Bırakılacağını Karar Verirken Anne-Baba Açısından aşağıdaki hususları göz önünde tutar.
Ekonomik Durumları

Anne veya babanın, velayetin kendisine tevdiinden sonra çocuğa iyi bir gelecek sağlayabilecek maddi olanaklara sahip olması tercih nedeni olabilir. ancak, taraflardan birinin mali yönden daha iyi bir durumda olmasının, velayetin ona verilmesi için tek sebep olamayacağını da belirtmiştir.

Şahsen Bakabilme Olanakları

Velayet düzenlenirken, velayet kendisine bırakılacak tarafın çocuğa şahsen bakabilme olanağının olup olmadığı da nazara alınmalıdır

Anne veya babanın çocuğa şahsen bakabilme olanaklarından kast olunan; çocuğun beslenme, giyinme, eğitim gibi ihtiyaçlarıyla bizzat ilgilenmeleri, bunların yerine getirilmesini başkalarına bırakmamalarıdır.

Velayet Davalarında Ahlaki Değer Yargıları ve Yaşam Tarzları
Meslekleri

Anne babanın mesleği çocukların eğitimi konusunda önemli bir etkendir. Ayrıca meslekler, anne ve babanın çocukla bizzat ilgilenip ilgilenememeleri açısından da hakime fikir verici niteliktedir.

Velayet Davalarında Yaşam Alanları

Çocuk, velayet kendisine tevdii olunan ebeveyn ile birlikte yaşayacağından, onun yaşadığı ortamın da çocuğun sağlıklı gelişimi için uygun olması gerektiği de tabiidir.

Çocuğa Karşı Davranışları

Tarafların evlilik birliğinin devamı süresince veya boşanma davasının devamı sırasında küçüğe karşı davranışları da velayetlerinin kime verilmesi gerektiği konusunda hakime yol gösterebilir.

Velayet Davalarında Çocuğa İlişkin Hususlar

Velayet Davalarında, Velayetin anne ve babadan hangisine verileceğinin belirlenmesinde hakimin göz önünde bulundurması gereken ölçütlerin başında çocuğun yaşı gelir. Kanunla belirlenmiş herhangi bir yaş sınırı olmamakla birlikte çocuğun belirli bir yaşa kadar anne bakım ve şefkatine, belirli bir yaştan sonra da disipline edilme ve sosyalleşme süreci başladığında baba ilgisine muhtaç olduğu söylenebilir. Annenin velayeti üstlenmek açısından herhangi bir engeli yoksa, yaşı küçük olan çocuğun anne şefkati ve ilgisinden mahrum kalmaması adına, velayetin anneye verilmesi doğru olacaktır.

“İlk Çocukluk Dönemi” olarak adlandırılan (3-6) yaş aralığındaki çocukların ise annelerine olan ihtiyacı (0-3) yaş aralığındaki çocuklara göre daha az olmakla birlikte, hala yetişme evresinde olduklarından velayetlerinin anneye verilmesi tercih edilebilir

“Orta Çocukluk” veya “Okul Çağı Dönemi” olan (6-13) yaş aralığında ise çocuğun yaşından çok diğer gereksinim ve eğilimleri dikkate alınmalı ve velayet, çocuğun gereksinimlerini karşılayabilecek yeterlilikte olan tarafa bırakılmalıdır.

Velayet Davalarında Genel İlkeler

Hukuk sistemimizde, boşanmada kusursuz olan tarafın velayete hak kazanacağı yönünde bir kural yer almamaktadır. Bir kişinin kötü bir eş olması onun kötü bir anne veya baba olduğu anlamına gelmez. Burada asıl önemli olan çocuğun üstün yararıdır.

Ancak boşanmanın, akıl hastalığı, terk, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet veya haysiyetsiz hayat sürme nedenlerinden biriyle gerçekleşmiş olması halinde velayetin akıl hastası veya haysiyetsiz hayat süren tarafa verilmemesi gerekir. Zina, hayata kast, gibi boşanma nedenlerinde de velayetin kusurlu tarafa verilmesinin sakıncalarının göz önünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir.

Velayetin anneye verilmemesi için Yargıtay genel olarak, “velayetin anneye verilmesinin çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği, bedeni, fikri, ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunması ya da hemen meydana gelecek bir tehlikenin varlığının kanıtlanması gerektiği” kanaatindedir.

Velayet hakkı (evlat edinme hali dışında) özellikle anne ve babaya tanınan bir hak olduğu için, anne ve baba dışında herhangi bir kimseye bırakılamaz. Yargıtay bu nedenle velayetin, çocuğun annesi olmadığı anlaşılan kişiye ya da üvey anneye,dedeye, anneanneye bırakılmasına ilişkin yerel mahkeme kararlarını usul ve yasaya aykırı bularak, bu kararların bozulmasına karar vermiştir.

Türk Medeni Kanunu md. 183 hükmü uyarınca boşanan anne veya babanın bir başkasıyla yeniden evlenmesi velayetin değiştirilmesi gerekçelerindendir. Ancak sadece yeniden evlenme velayetin değiştirilmesi için yeterli olmayacaktır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da anne veya babanın yapacağı yeni evliliğin tek başına velayetin değiştirilmesi için yeterli olamayacağı yönündedir. Yargıtay’ a göre “bu evlilik ya da başka bir sebepten çocuğun fikri veya bedeni gelişiminin tehlikede bulunması ya da çocuğun yararlarının bu değişikliği zorunlu kılması gerekir.” Evlenme nedeniyle velayetin değiştirilmesi, genellikle velayete sahip anne ya da babanın evlendiği kişinin özel durumu, ya da üvey anne veya babanın çocuğa karşı davranışları sonucu ortaya çıkmaktadır. Evlenme hazırlığı içinde olma, örneğin nişanlanma ya da evlenme ihtimalinin bulunması velayetin kaldırılmasını gerektirmeyecektir.

Velayet Davalarında Velayet Hangi Durumlarda Babaya Bırakılır ?

Çocuğun velayetinin anneye bırakılması çocuğun sağlığına, eğitimine veya ahlakına tehlike oluşturuyorsa, velayet babaya bırakılabilir. Ayrıca, boşanma davasında eğer çocuk babası ile birlikte yaşamak istediğini beyan etmiş ise ve babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum olmadığı anlaşılır ise, çocuğun üstün yararı gözetilerek velayeti babaya bırakılabilir.

Annenin velayet görevini kötüye kullandığı tespit edilirse, örneğin baba ile kişisel ilişkiyi engellediği, baba ile görüş günlerinde çocuğu baba ile görüştürmediği ispatlanırsa, velayet hakkı kötüye kullanıldığından çocuğun üstün yararı gözetilerek velayet babaya verilebilir. Diğer yandan, velayet fiilen babada ise, yani örneğin okulunun yakın olması vs. gibi sebepler ile çocuk hali hazırda babası ile birlikte yaşıyorsa, velayet anneden alınarak babaya verilebilir.

Velayet Davalarında Ortak velayet nedir?

Anne ve baba, evliliklerinde ortak velayet sahibidir. Ortak velayet, anne ve babanın çocuğun bakım ve eğitimi konusunda çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak ortak karar alması demektir. Son zamanlarda anlaşmalı boşanmalarda anne ve baba ortak velayete karar verilmesini talep ederse veya yabancılık unsuru içeren boşanmalarda taraflar anlaşmış ise, mahkemece boşanma sonrası için ortak velayete karar verilebilir:

Velayet Davalarında Velayetin Değiştirilmesi

Boşanma davası sonunda velayetin eşlerden birine tevdi edilmiş olması, bundan sonraki süreçte velayetin aynı ebeveyn tarafından süresiz olarak kullanılacağı anlamını taşımamaktadır . Türk Medeni Kanunu md. 183. hükmü uyarınca “Anne veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.” Madde ile çocuğun yaşayış ve gelişimine önemli etkiler yapacak gelişmelerin” velayetin değiştirilmesini gerektireceği hükme bağlanmıştır . Velayetin değiştirilmesinin söz konusu olabilmesi için bu talebin altında yatan ciddi bir neden olmalıdır. Yargıtay’ın bir kararında “Çok ciddi olmayan sebeplerden dolayı çocuğun eğitiminde, bakılıp gözetilmesinde yapılacak değişiklik onun yararına olmaz.” denilerek, sebebin önemi vurgulanmıştır.

Başka bir yere gitme

Velayet hakkı kendisine tevdi edilmiş olan anne veya babanın bulunduğu yerden başka bir yere taşınması da tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmez. Ancak, velayet hakkına sahip eşin, karar tarihindeki yerleşim yerinden ayrılarak başka bir yere gitmesi, velayetin tevdiinde nazara alınan koşulların değişmesine neden olmuşsa velayetin değiştirilmesi söz konusu olabilir.

Taşınma, zorunlu bir nedenden kaynaklanmışsa velayetin değiştirilmesini gerektirmeyebilir.

Ölüm Türk Medeni Kanunu md. 336/ 3’deki velayetin, anne ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana ait olacağına ilişkin hüküm, evlilik birliğinin devam ettiği süre içinde geçerli olup, bu halde kıyasen dahi uygulanma olanağı yoktur. Yani velayet, boşanma kararı ile kendisine verilmiş olan eşin ölümü halinde, kendiliğinden sağ kalan eşe geçmeyecektir. Bu durumda sağ kalan eşe, çocuğun velayetini üstlenmek isteyip istemediğinin sorulması, üstlenmek istediği ve yasal bir engel de bulunmadığı takdirde velayetin sağ kalan eşe tevdiine karar verilmesi gerekir.

Velayet Davalarında Velayet Görevinin İhmali

Velayet Davalarında, Velayet kendisine bırakılan eş, velayet görevini ihmal eder veya Velayet davaları, çocukların menfaatlerinin korunmasına hizmet eden hak ve yükümlülüklerin toplamıdır. ilgili yükümlülüklerini yerine getirmezse de velayetin değiştirilmesine karar verilir

Kişisel İlişkinin Engellenmesi

Çocuğun velayet verilmeyen anne ya da babası ile kurulmuş olan kişisel ilişkisinin hayati öneminin bir sonucudur. Bu önemi yeterince kavramamış ve haklı bir sebebe dayanmaksızın hakimin belirlediği zaman dilimi içerisinde çocuğun diğer tarafla görüşmesine engel olan anne ya da babanın çocuğun yararına hareket etmemiş olduğu açıktır. Bu nedenlerden birinin varlığı halinde taraflardan biri velayetin değiştirilmesi için aile mahkemelerine başvurabilir.

SONUÇ

Velayet davalarında uygulamada son derece çekişmeli geçmektedir ve boşanmadan ayrı bir dava olarak da açılabilir. Konusu son derece hassas olan velayet davalarında hukuki destek almak son derece önemlidir.

Saygılarımızla,
Eskişehir Avukat Seda Sarı

Comments are closed